31 Aralık 2014 Çarşamba

Ahıra Çevrilen, Satılan Camiler!

15 Kasım 1935’te TBMM’nin çıkardığı 2845 numaralı kanunda ödenek dışında tutulan cami ve mescitlerin kapatılacağı veya başka bir şekilde istifade edileceği belirtilir.
Çorum, Amasya, Tokat, Kütahya, Kırşehir, Adana, Eskişehir’deki birçok cami ya kapatılır ya da başka bir amaçla kullanılır. Örneğin Tokat’ta Kâbe mescidi uzun bir süre tuz deposu olarak kullanılır.
Kanunda yapılan bir değişiklikle başka amaçlarla kullanılan camilerin vatandaşlar tarafından satın alınmasına izin verildiği için 10 yıl sonra tuz deposu olarak kullanılan camiyi satın alınır ve tekrar ibadete açılır.
İsmet İnönü döneminde başka amaçlarla kullanılan ve yıkılan camii sayısı 900’ü buluyor. Bu camilerin önemli bir kısmı depo, samanlık, ahır, CHP ocağı ve meyhane olarak kullanıldı. Bazı camiler de işyeri ve hana dönüştürüldü.
Kırşehir Çarşı Camii yıkılmak istenmiş fakat Kırşehir halkının tepkisi üzerine yıkılmaktan kurtarılmış dört yıl ibadete kapalı tutulmuştur. Bir süre de şehrin belediye başkanı tarafından tahıl ambarı olarak kullanılmıştır.

Çorum’da Anadolu Selçuklu sultanı Aladddin Keykubat tarafından yaptırılan Alaaddin Camii yıkılmak istenmiş fakat vatandaşların karşı çıkması üzerine yıkılmaktan kurtularak kapalı tutulmuştur. 1509’da depremde Çorum Ulu camii yıkıldığı halde ondan daha eski Alaaddin Camii zarar görmemiş fakat CHP’li idareciler camiyi yıkmak istemişlerdi. Çorum’da kapatılan camilerden biri de Abdibey Camii’dir. Bu cami belirli bir süre kapalı tutulmuş daha sonra da tahıl ambarı olarak kullanılmıştır.
Bursa heykel meydanındaki Sarı Camii cemaati olmadığı gerekçesiyle 1939’da jandarma nezaretinde kazmayla yıktırılmıştır. Şehrin en işlek caddesinde yer alan camiinin bugünkü yerinde alış veriş dükkânları bulunmaktadır.
Mihri Şah Sultan tarafından yaptırılan Anadolu Hisarı’ndaki Göksu mescidi 1941’de çıkan bir kanundan faydalanarak CHP ocağına dönüştürülmüş ve caminin giriş kısmını CHP’nin simgesi altı ok konmuştu. Adana’daki Alidede Camii’de yaklaşık 7 yıl CHP’nin il başkanlığı binası olarak kalmıştır.
Adana’da Siyavuş Paşa Cammi yıkılmak istenmiş fakat başarılamayınca han olarak kullanılmasına karar verilmişti.
Gaziantep’te Mehmet Paşa camii, Konya da Alaattin camileri de belirli bir süre ahır olarak kullanılmışlardır.
Divriği’deki Cedit Mustafa Camii’de CHP döneminde hapishaneye dönüştürülmüş, minberin önüde mahkumların tuvalet yeri olarak kullanılmıştır.
Taksim’deki Kâtip Mustafa Çelebi Camii Meyhaneye Dönüştürülmüş 
Taksim’deki Ağa Camii ile aynı yıllarda yaptırılan Katip Mustafa Camii kadro dışı bırakıldığı ve ödenek ayrılmadığı için 1931’den itibaren kapalı tutulmuş daha 1941’de satılarak cami daha sonra yıkılmış yerine üç katlı bir bina yapılmış ve binanın giriş katı meyhane olarak kullanılmıştır.
Sirkeci’deki Merzifonlu Kara Mustafa Camii’de CHP döneminde kapatılan camilerden biridir. Viyanayı kuşatan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa adına oğlu Ali Bey tarafından yaptırılan camii Anadolu Saz Evi adıyla bilinen bir eğlence şirketine kiraya verilerek uzun süre sazevi-payvon olarak işlev görmüştür. Ancak 1985’te vakıfların devreye girmesi ile camii restore edilmiş ve ibadete tekrar açılmıştır.
EskiDefter:
Bütün bu örnekler Cumhuriyet rejiminin o yıllarda din ve dinin sembollerine bakışına açık örneklerdir. Türkiye’nin en büyük camileri bile kapatılarak ahır yapılmış ve milletin ahır yapılan camileri temizlemesine bile tek parti yönetimi tarafından izin verilmemiştir. Bunu tarihi kaynaklar anlatmaktadır. Bununla ilgili pek çok tarihi vesika vardır. Diyarbakırlılarİsmet Paşa’ya ‘Ramazan geliyor ne olur açın camimizi’ diye yalvarmasına rağmen İsmet Paşa, ‘Evlerinde kılsınlar’ cevabını vermiştir.
‘Bir toplumun başarılı bir şekilde modernize edilebilmesi için, tamamen Batılılaşması gerekir’ ilkesiyle yola çıkan Cumhuriyet bu yol üzere ilerleyip, tek hedef olarak modernleşme ve Batılılaşmayı seçen bir zihniyet ile her tür dini, tarihi ve aşkın değerden daha üstün olduğuna inanılan, güya insanlığın en ileri safhasını oluşturan Batı hadaratını toplum namına tercih etmiştir. Avrupa’da laikliği savunanların taklitçisi olarak yerli laikler; yenilenme, çağdaşlaşma, kalkınma adına halkın yani sadece âlimlerin, fakihlerin değil, aynı zamanda düşünürlerin, yazar ve şairlerin, yöneticilerin, askerlerin, tüccarların kısacası bütün toplum kesimlerinin hayatında mündemiç olan hayat nizamı İslam’a, onun hayat sahasında varolduğunun göstergesi olan hilafet, metod, cihad vb. kavramlarına ve cami gibi sembollerine karşı amansız bir saldırıya giriştiler. Aslında dine karşı bu mücadele doğrudan adı Müslüman olan bu toplumu hedef almaktaydı.
Çünkü geri kalmış, modernleşememiş bu halk doğru ifadesiyle adam edilmeliydi. Çünkü onu bu hale getiren, kalkındıramayan dini ve din kaynaklı hayat tasavvuruydu. Bunun içindir ki dini sadece manevi değerlere, ahlâka indirgemek suretiyle dinin toplumsal boyutları süreç içinde ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Halkın ahlâki değerlerini Peygamber örneğinden, Kur’an’ın tarih ve ahlâk anlayışından bağımsız olarak ele alan sistem tarafından Müslümanların hal-i hazırdaki ‘resmi İslam’a inanmaları, devlet tarafından kontrol edilen camilere gitmeleri ve kamu alanında gayrimüslim gibi davranmaları beklenmiştir.
Bu şekilde halkın İslam ile olan bağının ve İslam’ın çözümlerine sarılmalarının önüne geçilmek istenmiştir. Bugün ise devran değişmiş elinde sopa tutanların yerini havuç tutanlar almıştır. Camiler açıktır evet; fakat camilerde dini siyasete karıştırmayan fakat kendisi camilere ve dine karışan bir düzen eliyle haksöze yer verilmemektedir. Müslümanların bağışlarıyla yaptırdıkları camilerde devlet patentli, diyanet losyonlu vaazlar verilmekte, Müslümanlar ne idüğü belirsiz Japonlara dahi dua ettirilirken burnumuzun dibinde Suriye’de katledilen Müslüman kardeşlerimiz için tek bir kelime dahi edilmemektedir. Kâfire dahi hoşgörüden her seferde dem vurulurken Müslümanların heder edilen kanları, kirletilen ırzları ve aşağılanan izzetleri için hiçbir çözüm sunulmamaktadır.
Anlaşılmalıdır ki mevcut düzenin İslam’ın hükümlerine, çözümlerine ve nizamlarına olan düşmanlığı zaman veya iktidarlar değişse de hiç değişmemiş sadece hükümetlerden bazıları elinde sopa tutarken bazıları da havuç tutmuştur o kadar.

2 yorum:

  1. Neden tüm camiiler satılmamış, ahıra çevrilmemiş ki ? :D Atatürk, neden 1931 de japonya kamchatka da camii yaptırmış ki ? Enteresan ! Allah Allah ! :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kamçatka Japonya'da değil ve hala camii yok. Japonya'daki camii de Rusya'dan kaçan kazan Türkleri yaptırmıştır....

      Sil