24 Aralık 2014 Çarşamba

Lozan'ın Acı Meyvesi; Nüfus Mübadelesi



Lozanın acı meyvesi; Nüfus Mübadelesi

Mübadelenin en önemli sonuçları ise psikolojik,sosyal ve ekonomikti. Yaklaşık 2 milyona yakın insan doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kaldılar ve bu durum psikolojik travmalara neden oldu.

Lozan Barış Konferansı Türkiye ile itilaf devletleri arasında yıllarca süren savaşı sonlandırmak için toplansa aynı zamanda hedefi yüzyılların ihtilaflı  konularını çözecek bir hesaplaşmaydı. Konferansta ülkenin sınırlarından,azınlıkların durumuna,boğazlar konusundan, nüfus değişimine kadar birçok mesele ele alındı.  
Lozan’da gündeme gelen konulardan biri Nüfus mübadelesi oldu. Özellikle Balkan savaşları sonrasında Balkanlardan Anadolu’ya yoğun bir nüfus Müslüman göçü yaşanmıştı.Can, mal, namus güvenliğini kaybeden katliama maruz kalan Balkan Türkleri/ Müslümanları Türkiye topraklarına sığındılar.
Lozan öncesi nüfus hareketleri
Balkan Savaşları sonrasında yaşanan bu sürecin tersine bir benzeri  ise Kurtuluş savaşı sürecinde yaşandı. Bu kez de Türklerin intikam alacaklarından korkan Anadolu’daki Rumlar yığınlar halinde Yunanistan’a göç ettiler. Kurtuluş savaşının nihayetlenmesinin ardından Yunanistan’a göç eden Rumların sayısı 850 bine ulaşmıştı. Rumların Balkanlara göçü yeni göçleri de tetikledi ve Balkanlarda baskıya uğramaya başlayan Türkler de Türkiye’ye doğru yola koyuldular.
İşte bu nüfus hareketlerinin yaşandığı günlerde Lozan Konferansında gündeme getirilen konulardan biri Nüfus mübadelesi oldu. Amaç bu soruna kalıcı bir çözüm bulmaktı.  Konferans toplanmadan önce Milletler Cemiyeti Norveçli Dr. Friedtjof Nansen’i, bölgede yaşanan nüfus hareketlerini incelemek ve son durumu tespit ederek bir çözüm yolu bulması için görevlendirdi. Nansen hem Türkiye’ye hem de Yunanistan’a ziyaretler yaparak incelemelerde bulunarak nüfus değişimi yönünde bir rapor hazırladı.  
Aslında Rum azınlığın 4 yıllık işgal sürecindeki faaliyetlere rağmen Türkiye’nin mübadele yönünde fikri yoktu. Konuyu gündeme getirenler İngilizler oldu. Yine bununla beraber ulus devlet haline gelmeye başlamış Yunanistan için kendi topraklarında yaşayan Müslüman-Türk nüfusu göndermek ve buna karşılık olarak Anadolu’daki Rumları kendi ülkesine katmak homojen bir Yunan toplumunun oluşması açısından önemliydi. Yunan Başbakanı mübadele ile ilgili rapor hazırlayan Norveçli Dr. Friedtjof Nansen’e ‘ Bağımsız bir Yunanistan düşledim oldu, şimdi de nüfus değişimi düzenleyeceksiniz”  diyecekti.
‘‘Bağımsız bir Yunanistan düşledim oldu, şimdi de nüfus değişimi düzenleyeceksiniz” 
Mübadele konusunun gündeme getirilmesine Türkiye karşı çıkmadı. Aksine kısa süre içinde nüfus değişiminin Türkiye için de iyi olacağı düşünülmeye başlandı.Nüfus değişimi demek Avrupa devletlerinin yüzyıllardır bir şekilde Osmanlı Devletinin iç işlerine karışmak için bulduğu bahaneyi ortadan kaldırmak demekti.
Nüfus Mübadelesinde anlaşan iki ülke  şartların belirlenmesi için son hali verilen rapor çerçevesinde bir komisyonun kurulmasına karar verdiler. Bu komisyonun çalışmalarının ardından 30 Ocak 1923 tarihinde Türk-Rum nüfus mübadelesi sözleşmesi iki heyet tarafından imzalandı. Sözleşmeye göre; Yunan topraklarında bulunan Müslümanlar ile Türkiye’de bulunan Rumlar mübadele edilecekti. İstanbul’da oturan Ortodokslar ve Batı Trakya’da oturan Müslümanlar mübadelenin dışında tutulacaktı. Mübadele gönüllülük esasına bağlı değil zorunluydu. Türk ve Yunan karma komisyonlarının kurulmasının ardından mübadele işlemi başladı. Anadolu’dan yaklaşık 1 milyon 200 bin Ortodoks ve Rum Yunanistan’a göçe tabi tutulurken, Yunanistan’dan  Anadolu’ya yaklaşık 500 bin Müslüman göç etmek zorunda kaldı.
‘Barbarca  ve tehlikeli bir örnek’
Kabul edilen Türk-Yunan nüfus mübadelesi ile tarihte ilk kez, iki devlet azınlık sorunlarını çözmek için kendi halkının bir bölümünü zorunlu göçe tabi tutmuş oldu. Mübadele konusunda  uluslararası tepkiler de birbirinden farklı oldu. Bazıları, böyle bir göçün barbarca olduğunu ve tehlikeli bir örnek teşkil edeceğini söylerken, diğerleri ise, bu politikanın gerçekçi bir politika olduğunu savunacaktı.
Türk-Yunan Nüfus Mübadelesinde esas alınan kriter dindi. Mübadele sözleşmesinde mübadeleye tabi olanlar arasında dil ya da etnik kökene dayalı bir ayrım yapılmadı.  Örneğin, “Makedonya”daki Müslümanların çoğunluğu Yunanca ve Orta Anadolu”dan gönderilen Ortodoks Rumların çoğunluğu da Türkçe konuşmaktaydı.
Mübadelenin en önemli sonuçları ise psikolojik,sosyal ve ekonomikti. Yaklaşık 2 milyona yakın insan doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kaldılar ve bu durum psikolojik travmalara neden oldu. Rumların büyük kısmı Anadolu’yu kendi vatanları olarak görmekteydi ve isteksiz olarak topraklarını terk etmek zorunda kalmışlardı.  Uyum sorunu özellikle Yunanistan’a göç eden Rumlar arasında daha şiddetli yaşanmış ve mübadillerin büyük çoğunluğu uyum sorunundan dolayı Avrupa ve Amerika’ya göç etmek zorunda kalacaklardı.
Yunanistan göçmenleri“topluluk” olarak değerlendirerek bu esasa göre yerleştirecekti. Göçmenler genellikle geldikleri yerlerin adını (örneğin, Yeni İzmir) verecekler ve beraberlerinde getirdikleri kurumları ve kültürlerini buralarda yaşatmaya çalışacaklardı. Anadolu’dan gelen Rum göçmenlerin sosyal ve kültürel geleneklerinin Yunan toplumundan farklılık göstermesi onların Yunan toplumu ile kaynaşmasını da önleyecekti.
‘’Türk askerlerini ağırlamak için adeta birbirleriyle yarış’’
Örneğin istemeden göç eden bazı Rumlar, Türk donanmasının, Kasım 1936’da Malta’yı ziyaret edip dönüşte de Pire ve Atina’ya uğrayışı sırasında pek sıcak bir ilgi ve sevgiyle karşılamıştı.”Türk askerlerini ağırlamak için adeta birbirleriyle yarış ettiklerine tanık olunmuştu. İskeleye yanaşan her Türk motoru ve filikasının personeline, göç etmek zorunda kaldıkları Türk kentlerinin ve kasabalarının adlarını bağırarak söylemek suretiyle hemşehri aradıkları ve bulduklarında da tam anlamıyla bağırlarına bastıkları, gerçekten görülmeye değer bir tablo yaratmıştı”
Ayrıca Anadolu’dan göç eden Rumlar Yunanistan’da barınma problemleri ile de karşılaştılar. Yunanistan’ı terk eden Müslümanlardan kalan yerlere sadece Rumların yüzde kırkı yerleştirilecek, bu durum da göçmenlerin hayat şartlarının daha da kötüleşmesine yol açacaktı.
Türkiye’ye göç eden Müslümanların sayısı daha az ve çok büyük bir kısmı köylülerden  oluşuyordu. Buna rağmen mübadillerin iskanında önemli  problemler yaşandı. Bu konuda başarılı bir iskan politikası gerçekleştirilemedi. Mübadele Antlaşmasına göre Rumların boşalttıkları yelere Türkiye’ye gelen göçmenler yerleştirilecekti. Bu yapılırken terk ettikleri toprakların iklim ve hayat şartlarına uygun olarak yapılacaktı. Ancak uygulama öyle olmadı. “kıyı, kent, kasaba ve köylerden başlanarak, demiryolu ve diğer ulaşım araçlarının gidebildiği yerlere kaydırılması yoluna gidildi. Böylece örneğin Yunanistan’da tütün üreten bir aileye Anadolu’da zeytinlikler verildi.
Gidenler şehirli, gelenler köylü
Mübadillerin sosyal durumları birbirinden farklıydı. Türkiye’den Yunanistan’a göç eden Rumların büyük kısmı şehirli iken Yunanistan’da gelen Müslümanların ise çok büyük bir kısmı köylüydü. Celal Bayar da TBMM’de bu durumu şöyle dile getirecekti: İtiraf ediyorum ki; gidenlerle gelenlerin hayat şartları eşit değildir. Gidenler ekseriyet itibariyle esnaf ve tüccar, gelenler ekseriyet itibariyle rençberdirler. Efendiler gelenlerin büyük çoğunluğu köylüdür, gidenlerin büyük çoğunluğu şehirlidir. Böyle eşitsiz oranlar arasında iskân yapmak imkânını yüksek anlayışınıza bırakıyorum”
Nüfus Mübadelesi sadece göçmenler  açısından değil, aynı zamanda iki ülkenin ekonomik yapısında da  önemli sonuçlar doğurdu. Türkiye’den ayrılan göçmenlerin çoğu tüccar,sanayici ve varlıklı insanlardı. Bu durum zaten büyük bir yıkım geçirmiş Türkiye ekonomisini daha da zor bir duruma soktu. Ancak Türkler süreç içerisinde,  Rumların boşalttığı ticaret ve sanayi alanlarını doldurmaya başladı. Bu durum daha İttihat ve Terakki döneminde oluşturulmaya çalışılan Türk burjuvazisi güçlenmesini sağladı. Yunanistan’a göç eden Rumlar ise yeni yurtlarında ekonomik sıkıntılar yaşadılar. Ekonomisi zaten bozuk olan Yunanistan için göçmenlerin gelişi yeni bir ekonomik yük oluşturdu. Buna karşın  İstanbul, İzmir gibi ticaret merkezlerinden, ellerinde büyük servetleri, uluslararası mali deneyimleri, Batı Avrupa ile ticari bağları ile gelen Rumlar, Yunan ekonomisine katkı sağladılar.
 Ömer Aymalı / Dünya Bülteni / Tarih Dosyası  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder