Bir süredir ucundan-kenarından Atatürk eleştirileri başladı ya, Kemalistler çılgına döndü. Rahatları kaçtı. Yan gelip yatmaya öylesine alışmışlar ki, belgeler karşısında şaşkınlaştılar.
“Bilmiyorduk” deseler rahatlayacaklar, ama bunu da kendilerine yediremiyorlar.
Eski hayatları ne güzeldi değil mi? “Atatürk büyüktü… En büyüktü… Ulu idi… Yüce idi… Gazi idi… Ebedi Şef idi… Yedi düveli yenmişti… Çanakkale Zaferi’ni o kazanmıştı” diyor, itiraz edenleri 5816 sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” ile püskürtüp, keyif çatıyorlardı.
Şimdilerde huzurları bozuldu. Alışkanlıklarından da kopamadıkları için yalan yanlış kitaplar yayınlamaya başladılar. Güya Atatürk eleştirisine cevap veriyorlar. Aslında ise resmi yalanları tekrarlamaktan öte gidemiyorlar.
Neymiş efendim, “Atatürk’ün Çanakkale Savaşları’nda önemli bir başarısı yoktur!” demek “yalan”mış.
Bunu söyleyen mi var? Hayali iddialar icat edip onu çürüterek prim yapma modasının tarihi çok eskidir. Bunu bilen bilir. Ama işe yaramaz.
Tersini söyleyen var ama: Kemalistler. Bu konuda o kadar hızlıdırlar ki, Çanakkale Zaferi’nin tüm şerefini Mustafa Kemal’e veriyorlar. İtiraz edenler buna ediyor: Başkumandan Vekili Enver Paşa, Çanakkale Zaferi’ni kazanan 5. Ordu Kumandanı Alman Mareşal Liman von Sanders, Müstahkem Mevki Kumandanı ve 18 Mart Deniz Zaferi’nin plânlayıcısı Albay Cevat Bey, o plânı harfi harfine uygulayarak 18 Mart Deniz Zaferi’ni kazanan komutan Yarbay Selâhaddin Âdil Bey.
Sarıkamış Harekâtı hezimetinin faturasını Enver Paşa’ya kesen Kemalistler, neden acaba Çanakkale Zaferi’ndeki başarının mimari olarak Mustafa Kemal’i gösteriyorlar?
Çanakkale savaşlarında onlarca yarbay ve albay var. Mustafa Kemal önce yarbay, sonra albaydır. Generalleri (ki onların çoğu aynı zamanda Milli Mücadele kahramanıdır ama kitaplardan isimleri çıkarılmış, tüm zafer iki kişiye mal edilmiştir) ve diğer yarbaylarla albayları görmezden gelip “Çanakkale Zaferi Mustafa Kemal sayesinde kazanıldı” demek, tam bir “tarihi aldatmaca” olur.
Eh, o zaman Milli Mücadele’deki başarıyı (ki tarihin bu tarafı hiç tartışılmamış, kanun gereği olarak Atatürk’ün Nutuk’ta anlattığı gibi kabul edilmiştir) da bir yarbaya yahut albaya verelim gitsin!
Mustafa Kemal’in Çanakkale cephesinde görev aldığı tümenin komutanı Esat Paşa’dan niçin kimse söz etmez? Yani bir yarbay üstlerine danışmadan kendi kendine karar verip harekete mi geçti? “Çürük Bandırma Vapuru” hikâyesine benzer bir hikâye bu: Hani Mustafa Kemal, “pusulası, haritası olmayan, ışıkları yanmayan dümeni kırık bir gemi” bulmuş ve kendi kendisini görevlendirerek“vatanı kurtarmak” üzere Samsun’a çıkmıştı… Rahmetli Necip Fazıl, Mustafa Kemal’i Sultan Vahideddin’in gönderdiğini yazınca, Kemalistler yine ayaklanıp 18 aya mahküm ettirmişlerdi. Bu ceza uygulanamadan vefat etti. Sonradan Necip Fazıl’ı doğrulayan belgeler ortaya çıktı. Ancak hiçbir Kemalist, “Kusura bakmayın” demedi, Üstad’ın ruhaniyetinden bile özür dilemediler.
Çanakkale cephesinde savaşan Mustafa Kemal’in, sevgilisi Madam Corinne’e yazdığı mektuplara bakarsanız, bir hayli boş zamanı olduğunu görebilirsiniz. Ayrıca da aynı tarihlerde Sultan Vahideddin’in kızı Sabiha Sultan’la evlenmek istediği söylentileri dolaşıyordu. Geçelim…
“Atatürk düşmanları”nın yalanlarından biri de, “Cumhuriyet Doğu’ya yatırım yapmamıştır” şeklinde imiş…
Cumhuriyet değil, ama tek parti iktidarı zırnık yatırım yapmadı! Sadece Doğu’ya mı, ülkenin hiçbir bölgesine yapmadı. Yatırım yapılsaydı millet aç-bîilâç olur da, ölülerini kefensiz defnetmek zorunda kalır mıydı?
Tüm vaktini ezanı değiştirmekle, aç milletin kafasına cebren şapka geçirmekle, dini eğitim veren tüm okulların yanı sıra türbeleri, camileri kapatmakla geçirdi.
Hele hele “Atatürk çok dindardı, müdahale etmeseydi Suudi Kralı Peygamberimizin kabrini yıkacaktı” (bu ayrı bir masal) demeleri var ki, çok güldüm ve hazır elleri değmişken, “Dindar Atatürk”ü hacca göndermediklerine şükretmek lâzım geldiğini düşündüm!
Mustafa Kemal Atatürk’e izafe edilenbir sözle yazıyı bitirelim: “Dünyanın yarısını her zaman ve dünyanın hepsini bir zaman aldatmak mümkündür; fakat bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir.”
Aynen öyle: Kemalistler bu millete doksan yıldır “tarih” yerine “masal” anlattılar. O kadar “yalan” söylediler ki, kronik yandaşları haricinde artık kimseyi inandıramazlar!
Yavuz Bahadıroğlu-Akit Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder