28 Aralık 2014 Pazar

Mahzun Bir Osmanlı Bilâdı : Bosna Hersek

Fatih YAZICI | Bâb-ı Âlem UÖD Teşkilatlanma Birimi
2011 Kurban organizasyonu için uzun yıllar İslam’dan uzaklaştırılmış, dinleri olan İslam’ı çok da bilmedikleri halde Müslüman oldukları için binlerce şehit veren Bosna Hersek’e doğru yola çıkıyoruz. Arefe günü en tatlı vakitlerde merhaba diyoruz Sarayevo’nun sıcak ve içten insanlarına. Mücahit ve Atıf isminde iki kardeşimiz karşılıyor bizleri havalimanında. İlk durağımız olan ve Sarayevo’ya 120 km uzaklıktaki Mostar şehrini ziyarete gidiyoruz.
Osmanlı zamanında yapılıp halkın istifadesine sunulan tarihi meşhur Mostar köprüsünü ve Osmanlı yadigarı camilerimizi ziyaret ediyoruz. Küçük Anadolu’yu Avrupa’nın tam ortasında yaşıyoruz. Mostar ve çevresindeki su kaynakları ve tarihi, doğal güzelliği olan birkaç yeri ziyaret ettikten sonra akşam ezanıyla Sarayevo’ya doğru geri hareket ediyoruz. Yaklaşık 2 saatlik yolculuk neticesinde tekrar Sarayevo’ya dönüyoruz.

Bajram Şerif Mübarek ola…
Bayramın sabahı erkenden kalkıp sabah namazımızı kılıp bayram namazını eda etmek için Begova camiine doğru hareket ediyoruz. Namaza hayli bir müddet olmasına rağmen camiinin etrafında ve camiye çıkan yollardaki kalabalık cemaat karşılıyor bizi. Zorla da olsa kalabalıklar arasından ilerleye ilerleye caminin avlusuna ulaşmayı başarıyoruz. Kalabalık nedeniyle namazlarımızı paltolarımızı yere sererek eda edebiliyoruz.
Bayramlaşmanın ardından çarşı merkeze yürüyerek yaklaşık 10 dk. mesafede bulunan içinde Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in kabrinin de bulunduğu şehitliği ziyaret etmek için yol almaya başlamıştık. Mezarlığa varınca mezarlığın etrafındaki sessiz ve rüzgarlı hava her şeyi anlatmaya yetmekteydi. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, boğazların düğümlendiği o anda Bilge Krala ve diğer şehitlerimize Fatihalar göndermekten başka bir şey malesef yapamayarak oradan ayrılıyorduk.
Bosna’nın Çanakkale’si Goradze…
Mezarlık ziyaretimizden sonra gerçek manada kurban bayramını hissetmek ve hissettirmek için harekete geçiyoruz. Bosnalı kardeşlerimize kurban etlerini ulaştırmamız için ilk durağımız Sarayevo’ya 1,5 saat uzaklıktaki Goradze şehri. Burayı bize tarif ederlerken buranın bir nevi Türkiye’nin Çanakkalesi olduğunu ve burayı geçemeyen Sırp güçlerinin Sarayevo’yu işgal edemediklerini söyledi arkadaşlarımız.
Gordzye’ye vardığımızda zengin su kaynakları,akarsular ve yemyeşil ağaçlıklara hakim manzaralı şehir karşılıyor bizleri. Aliya İzzetbegoviç köprüsünden geçerek şehrin merkezindeki partner kuruluşumuz Properad derneğini ziyaret ediyoruz.
Burada bizi bekleyen Bosnalı kardeşlerimizin olduğunu görünce biz de ayrı bir mutlu oluyoruz tabi ve kısa bir kucaklaşma ve selamlaşmanın ardından et dağıtımını bekleyen Bosnalı Müslümanlara emanetleri teslim etmeye başlıyoruz. Kurban etlerini ikram ettiğimiz ve kardeşlik duygularını pekiştirdiğimiz Bosnalı Müslümanların gözleri sevinçten doluyor, bir olabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz hep beraber. Properad derneğinin sorumlusu Nejat Bosna ordusunun eski komutanlarından olup hem çalışkan hem de mücadeleci bir insan. Kısıtlı imkânlara rağmen yapmaya çalıştığı aktivitelerle Bosnalı gençlerin milli ve manevi değerlerine sıkı sıkıya bağlanmasına çalışıyor bu manada mücadele ediyordu. Savaş zamanlarında 1992 yılında bölge Sırplar tarafından ilk kuşatıldığı vakitte de bölgeye gelen ilk yardım kuruluşunun İ.H.H olduğunu söylüyorlar bize. Bu nedenle dağıtımdan sonra ziyaret ettiğimiz bir kaç yerde de neredeyse yabancılık çekmiyoruz.
Buradaki temaslarımızı tamamlayıp tekrardan Sareyovaya dönmek için yola koyuluyoruz. Yolda dönerken Bosnalı bir kardeşimizin bizlere söylediği şu sözü derin derin düşünmeden edemiyoruz tabi; “Gene gelin, çünkü buralar sizin…’’ Bu söz her şeyi ifade etmeye yetiyordu.
Sarajevo’da yoğun tempo…
Bayramın 2. günü Sarayevo’da ki kuruluşumuz İstanbul eğitim ve kültür derneğini ziyaret ederek başlıyoruz programımıza. Kültür merkezinin sorumlusu Feyza Hanım karşılıyor bizi. Kültür merkezini gezdirerek yaptıkları faaliyetlerden bahsediyor bizlere. Burası 4 katlı çok şirin bir mekân. Her katı 50 metrekare olarak toplamda 200 metrekare istifade edilen gözde bir merkez. Çeşitli dini ve kültürel faaliyetlerin aktivetelerin yapıldığı bilinçlendirme faaliyetlerinin yoğun bir şekilde yürütüldüğünü gözlemliyoruz burada.
Dernek merkezinden ayrılarak Kurban eti dağıtımı gerçekleştireceğimiz Gazi ve şehitler derneği genel merkezini ziyaret ediyoruz. Genel başkan yrd. olduğunu öğrendiğimiz bir hanımefendi karşılıyor bizleri. Kısa bir bayramlaşma ve selamlaşma konuşmalarından sonra dernek merkezine davet edilmiş olan gazi ve şehit yakınlarına kurban etlerine takdim ederek başka bir şehit evine ziyarete gidiyoruz.
Ziyaret ettiğimiz bu şehit evi ise Sabah ziyaret ettiğimiz İstanbul eğitim ve kültür derneğinde tanıştığımız güzel ahlaklı 2 kardeşimizin şehit babalarının evleri. 3’ü erkek 1’i kız olmak üzere toplam 4 kardeşlerdi bu şehit evlatları. Evlerine vardığımızda en büyük ağabeyleri ve muhterem annesi ve küçük kız kardeşi sevinç içerisinde görmekte güçlük çektiğimiz samimi bir tebessümle karşılayıp misafir ediyorlardı bizleri. İzzet ve ikramda bulunarak bizi kendi evimizde hissettirmekten öteye kalbimizin derinliklerine sevgi ve özlemlerini nakşediyorlardı. Kısa tuttuğumuz ziyaretimizin ardından Sarayevo’ya yakın mesafede bulunan sırp ve Hırvatların yoğun olduğu Kreşova, Kselyak’ta yaşayan Boşnak Müslümanları ziyaret etmeye devam ediyoruz. Çaldığımız her kapıya kurban eti ikram ediyor karşılığında mutluluk cümleleri hayır duaları ve Türkiye’ye iletilmek üzere kucak dolusu selamlar alarak yolumuza devam ediyoruz.
Bir garip gazi; Franko
Ziyaret ettiğimiz evlerin birinde sadece ismini öğrenebildiğimiz Franko tanışıyorduk. Hayat hikâyesi de kendisi kadar hüzünlü ve duygusal. Başka bir ülkede yaşarken Boşnak olması münasebetiyle pilot sıfatıyla Bosna savaşına katılmış bu savaşta ailesinden 23 kişiyi kaybetmiş Franko. Dünyada olan sadece kızkardeşi var, o da Belçikada’da yaşıyormuş ama ona ulaşamıyormuş. Franko’nun herhangi bir ülkeye ait bir vatandaşlığı bile yok. Savaş sonrasında tek odasını kullanabildiği harabe durumdaki evinde misafir ediyordu bizleri. Hayatı yarım yamalak çalışan bir radyodan takip ettiğini anlatıyor ve ekliyordu; “Türkiye deki terör olaylarına çok üzülüyorum.” Frankoyu ziyaretimizin ardından yol üzerinde Tika tarafından yaptırılan Bosnalı Müslüman kardeşlerimizin eğitim gördüğü bir okulu ziyaret ediyor, gözlemlerde bulunuyoruz. Öğrencilerin yaptıkları resimleri paylaştıkları resim panosunu dikkatlice incelediğimizde Kurban bayramını Boşnak çocukların ne denli heyecanlı ve mutlu bir şekilde karşıladıklarını görüyoruz. Okul çıkışında görüp balon hediye ederken yaşlı bir teyzemiz çıkarak bizi evine davet ediyordu. Yoğunluğumuzdan dolayı davetine teşekkür ettiğimizi duyar duymaz evine giderek yeni yaptığı taze Boşnak böreğini alelacele bize getiriyor bize ikram bulunmaktan geri kalmıyordu.
Emaneti sahibi küçük Harun’a teslim etme vakti
Ziyaretlerimize devam ederken sıra İstanbul’dan zahmet ve meşakkatli bir şekilde getirmeyi başardığımız akülü tekerlekli sandalyeyi cam kemiği hastalığından dolayı yürüyemeyen Harun kardeşimize teslim etmeye gelmişti. 6 yaşında olan Harun okuluna ailesinin yardımlarıyla gidiyor fakat teneffüslerde arkadaşlarına eşlik edemiyor, onlarla birlikte bahçeye çıkamıyordu. Belki de en çok artık onlarla birlikte oynayabileceğine, teneffüslerde sırasında oturmak zorunda kalmayacağına seviniyordu Harun kardeşimiz. Bu sevinci gören ailesi ve bizler de en az Harun kadar seviniyorduk. Harun’la vedalaşma vakti gelmişti. Gözlerindeki unutamayacağımız o ifadeyle bize teşekkür ettiğini anladığımız Harun bizi bahçe kapısına kadar yolcu etti ve biz yolumuza devam ettik. Akşam saatlerinde Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in siyasi arenada kurmuş olduğu SDA partisinin Kreşova temsilcileriyle buluşuyor ve bizden talep ve beklentilerini dinleyerek neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Güzel bir sohbet’in ardından bulundukları mevkideki bir Müslüman mezarlığının düzenlenmesini içeren bir proje talebinden bulunuyorlar. Projeleri arz etmek üzere kabul ediyor, oradan ayrılarak tekrar Sarajevo merkeze dönüyoruz.
Yaser abiyle önce Tuzla sonra Srebrenica…
Bayramın 3. günkü durağımız Sarayevo’ya yaklaşık 2 saat uzaklıktaki Tuzla. Sabah erken saatlerde kaldığımız otele Muhammed Yaser isminde Suriye asıllı Mavi Marmara gazisi Boşnak vatandaşı bir ağabeyimiz bizi gideceğimiz yere götürmek için gelmişti.
Fazla uzun sürmeyen yolculuğun ardından Tuzlaya varmıştık. Buradaki ilk uğrayacağımız yer Tuzla Kadın eğitim merkezi ismindeki bir sivil toplum yapılanmasıydı. Kadınlar için gerekli olan milli ve manevi her türlü değerli bilgilerin verilmeye çalışıldığı bu merkez bir pembe karanfil misali karşılamıştı bizleri. Kısa süreli bir toplantının ardından bu merkezden istifade etmekte olan Boşnak bayanlara kurban eti dağıtımında bulunuyor bizlerden talep ve beklentilerini dinleyerek buradan ayrılarak başka yerlere doğru hareke geçiyoruz.
Tuzla merkeze 30 dakika mesafede bulunan müşterek çalışmalar içerisinde olduğumuz Emmaus ismindeki hayır kuruluşunu ziyarete gelmiştik. Emmaus vakfı yaşlı, kimsesiz, zihinsel engelli kişilere, madde bağımlısı gençlere barınma ve tedavi imkanı ücretsiz olarak sunan bir vakıftı.
Bu sosyal kampüsü ziyaret esnasından çok manidar görüntülere şahit oluyor, duygulanıyor unutulmaz anlar yaşıyorduk. Buradaki ziyareti tamamladıktan sonra Tuzla’dan ayrılıyor 1995 yılında Sırplar tarafından Müslüman Boşnakların ve insanlığın katledildiği Srebrenica’ya doğru hareket ediyorduk. Yaklaşık 1,5 saatlik bit yolculuğun ardından Srebrenica’ya varıyor bir otel odasında istirahate çekiliyorduk. Çünkü hüzün ve matem dolu bir gün bizi bekliyordu.
İnsanlığın öldüğü yer; Srebrenica
Sabah kahvaltısını yapmak üzere geçtiğimiz lokantada Srebrenitsalı bayan Müslüman Boşnak bir öğretmen arkadaşımızla tanışıyoruz. Kendisi burada yaşayan Müslüman öğrencilerin olduğu okulda öğretmenlik yaptığını okulundaki öğrencileri ile birlikte yaptığı hayırlı çalışmalardan ve ilahi grubu projesinden bahsediyor bizlere. Bizden talep olarak ilahi okuyan öğrencilerinin tek tip giydirilmesi hususunda yardım talebinde bulunuyor ve değerlendirmek üzere kabul ediyoruz.
Sabah kahvaltısından sonra kaldığımız otele 5 km uzaklıktaki Avrupa’nın ortasında 1995 yılında Müslüman Boşnakların Sırplar tarafından soykırıma tabi tutulduğu eski fabrika binalarının bulunduğu Srebrenica şehitliğine ulaşıyoruz. Şehitliğin bulunduğu atmosfer insanın kanını donduran boğazını düğümleyen bütün duyguları neredeyse üzerinde barındırıyor.
1995 yılında barış görüşmelerinin yapıldığı sırada Müslümanların silah bırakmasını fırsat bilen Sırplar sözde güvenli bölge olduğu için buraya sığınan Müslümanları BM nezdinde görev yapan Hollanda barış güçlerinden teslim alarak bu soykırımı gerçekleştirmişlerdi. 10 yaş üstü bütün erkekleri kurşuna dizerek bir millet göz göre göre soykırıma tabi tutularak toplu mezarlara gömülmüştü. Srebrenica’da kayıplarla birlikte katledilen sayının ortalama 13.000 olduğu tahmin ediliyor. Resmi rakamlara göre ise bu sayı 8.372. Açılmaya devam eden toplu mezarlar Sarayevo’daki DNA merkezlerinde kimlik tespiti için gönderiliyor, kimlikleri tespit edilen cenazeler ise her yıl bu katliamın yıldönümünde törenlerle bu şehitliğe defnediliyordu. Srebrenica’daki şehitlikte dikkatimizi çeken ufak bir ayrıntı ise Müslümanlarla birlikte katledilen bir Hırvat’ın mezarıydı. Müslümanlarla aynı kaderi paylaşmış olan Alexandr ismindeki bu Hırvat ta buraya defnedilmişti. . Müslümanlar bir gayr-i müslimden topraklarını esirgememişler. Soykırım yapanlara da en güzel cevabı vermişler aslında.
Hatice abla; “Önemli olan beni ziyaret etmenizdir”
Şehitlikteki ziyaretlerimizin ardından yakınlarını bu soykırımda kaybetmiş olan Boşnak ailelerini ziyarete başlıyoruz. Kocasını ve üç çocuğunu soykırımda kaybetmiş Hatice ablayı ziyaret ediyoruz önce. Kocası ve çocuklarını kaybettikten sonra kendisini aynı durumdaki Müslümanların haklarını savunmaya adayan bu şehit eşinin dirayetine hayran kalıyoruz. Metanetli ve vakurlu halinden adeta ilham alıyoruz. Kendisine ikram ettiğimiz eti alıyor fakat hiç oralı bile olmuyordu. Bize işe şu cümleyi söylüyordu. “Bana hediye getirmeniz değil, önemli olan kilometrelerce öteden gelip beni ziyaret etmenizdir.” Böyle asil bir insanla tanışmanın verdiği huzurla ayrılıyoruz ve yeniden yollara koyuluyoruz.
Dağıtıma devam ederken neredeyse hiç erkeğin yaşamadığı şehit eşlerinin yoğunlukta olduğu köyleri ziyaret ediyor, 4. gün olmasına rağmen evine kurban eti ulaşmayan ailelere kurban eti ikram edebilmenin mutluluğunu yaşıyorduk. Havanın kararmasıyla dağıtımımızı sonlandırıyor ve Bosna Hersek’teki son gecemizi geçirmek üzere yeniden Sarajevo’ya dönüyoruz.
Edası zor veda…
Bosna Hersek’teki son günümüzde kurban bayramını geride bırakmış, emanetleri sahiplerine teslim etmenin mutluluğunu yaşıyorduk. Kaldığımız oteldeki eşyaları toplayıp dönüş için son hazırlıklarımızı yapmış son bir durum değerlendirmesi için İstanbul Eğitim ve Kültür Derneği’ni ziyaret etmiştik. Kısa bir toplantının ardından çarşıda sevdiklerimize ve bizlerden hediye bekleyen dostlarımıza hediyeler aldıktan sonra havalimanına doğru yola çıkıyoruz. Ve artık bu güzel memlekete, memleketimize veda etme vakti gelmişti. Tekrar tekrar gelme arzusuyla Aliya’nın bu güzel emanetine veda ediyoruz Sarayevo’ya, Srebrenica’ya, Goradze’ye, Tuzla’ya, Kiselyak’a ve Bilge Kral’a…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder