“KİM BİR KAVME BENZERSE ONLARDANDIR”
İkinci bin yılın
müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki: “İki
dîni tasdîk eden kişi şirk ehlinden sayılır. İslâm hükümleri ile küfrü bir
araya getirmeye teşebbüs eden de müşriktir. Hâlbuki küfürden teberrî etmek
(uzaklaşmak) İslâm’ın şartıdır, şirk şâibesinden sakınmak tevhiddir...”
Hindûların büyük
bildikleri günlere hürmet etmek, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak küfrü îcâp
ettirir. Nitekim bazı câhil Müslümanlar, bilhassa kadınlar, küffârın belli
günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de
bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler
yollarlar... Böylelikle o merâsime tam mânâsı ile îtinâ ve îtibâr ederler.
İslâmda bunların hepsi şirk ve küfürdür.” (Mektûbât-ı
İmâm-ı Rabbânî, 3 /41)
“Bir kere, bir
hastanın ziyâretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman
gördüm ki kalbi şiddetli zulmet içinde... Her ne kadar bu zulmetin kalkması
için teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu
zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların sebebi
küfür ehlini dost edinmesindendir. Bana mâlum oldu ki bu zulmetlerin kalkması
için teveccüh etmek yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden
temizlenmesi, küfrün cezâsı olan cehennem azâbına bağlıdır. Ve bana mâlum oldu
ki, onda zerre miktarı îmân mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî
kalmaktan kurtulacaktır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder