24 Aralık 2014 Çarşamba

İbni Sina, Avrupa’da Hükümdar İlan Edilmişti



İbni Sina, Avrupa’da hükümdar ilan edilmişti

Tıp alanındaki keşifleri, eserleri, görüşleriyle ünü ve etkisi hem doğuya hem batıya yayılan İbni Sina’nın, “El-Kanun fi’t-Tıb” adlı kitabı 17. yüzyıla kadar Avrupa tıp fakültelerinde (Louvain, Montpellier Üniversiteleri gibi…) okutuldu.

Ortaçağ İslam tıbbının en önemli temsilcilerinden biri olan “İbni Sina”, 57 senelik kısa ve sıkıntılı sayılabilecek hayatı içinde 270 eser verdi. “Doğu’nun Aristo’su”, “Eş-Şeyhü’r-Reis”, “Hekimlerin Sultanı” gibi lakaplarla anılan ve başta tıp olmak üzere, psikoloji, biyoloji, jeoloji, astronomi, fizik, felsefe, matematik, tasavvuf ve musiki gibi ilmin her dalında eserler kaleme alan bu büyük bilgin, Batı’da “Avicenna” ismiyle şöhret buldu. Tıp alanındaki keşifleri, eserleri, görüşleriyle ünü ve etkisi hem doğuya hem batıya yayılan İbni Sina’nın, “El-Kanun fi’t-Tıb” adlı kitabı 17. yüzyıla kadar Avrupa tıp fakültelerinde (Louvain, Montpellier Üniversiteleri gibi…) okutuldu.
Uzun bir dönem ve bilgi birikiminin ürünü olan bu eser, 12. yüzyılda İspanya’da “Gerhard von Cremano” tarafından Latince’ye çevrildi ve aynı yüzyılların Avrupa’sında otuz altı defa basıldı. Avrupa’da yarattığı etkiyi ve sahip olduğu otoriteyi: “Vallodolid Üniversitesi’nde “Avicenna” kürsüsünün kurulması, “El-Kanun fi’t-Tıb”ın”, “Canon Medicina” adıyla yapılan Latince neşirlerinde, örneğin Pavia (1510) baskısı kapağında “İbni Sina”nın, ortada tıbbın hükümdarı olarak solunda “Hipokrat” sağında “Galinos” bulunduğu halde resmedilmesi, yine Venedik (1544) baskısı kapağında hekimler prensi olarak İbni Sina’nın başında taçlı bir portresine yer verilmesi ve birçok Arapça tıp terimini Latince’ye sokmasıyla gösterdi. Beş bölümden oluşan “El-Kanun fi’t-Tıb”ın birinci birinci kısmı: “Külliyat”, eserin ana bölümüdür. Genel tıp bilgileri verir. İnsan vücudunun tarifi, anatomisi, fizyolojisi ve bütün özellikleri ele alınır. İkinci kısım: “Müfredat”, Hastalıkların tedavisinde kullanılacak basit ilaçlardan söz eder ve çoğu bitkisel 800’e yakın ilacın listesi bulunur. Üçüncü bölüm: “Mualacat”, Genel tedavi yöntemlerini, vücutta meydana gelebilecek tüm hastalıkları inceler. Dördüncü bölüm: “Hummiyat”, İnsan vucüdunda meydana gelebilecek ateşli hastalıklar, şişlik ve yaralar, deri hastalıkları, abseler, ortapedik problemler, zehirlenmeler ve tedavileriyle cerrahi operasyonlara ilişkin bilgiler içerir. Beşinci bölüm: “Mürekkebat” ise sayıları 650’yi bulan, kompleks ilaçlar, akrabazinler ve bunların yapımı ile özelliklerini ele almaktadır.
Helenistik, Bizans ve Süryani tıp literatürü ile birlikte Çin ve Orta Asya tababetinden de faydalanan İbni Sina’nın kişisel gözlem, deney ve incelemelerini de katarak meydana getirdiği bu eser, metodu, bilgi zenginliği ile yüzyıllar boyunca tıpta en önemli referans kaynağı olarak kabul edildi ve standart bir ders kitabı olarak da zirvedeki yerini korudu. Nizami-i Aruzi, “Çehar Makale” adlı eserinde “El-Kanun fi’t-Tıb” için: “Eğer Bukrat (Hipokrat) ve Calinus (Galen) sağ olsalardı bu kitabın önünde secde etmeleri gerekirdi.” Değerlendirmesinde bulunmaktaydı.
Tababeti ilmi temellere oturtan İbni Sina, hastalıkların tanımı, teşhisi ve tedavisiyle ilgili olarak tıbbı “kurallı hekimlik-uygulamalı” hekimlik” ve “tedavi edici hekimlik” şeklinde ikiye ayırdı. Sağlıklı yaşamak için ruh sağlığı, beden sağlığı, yiyecek içeceklerin seçimi, giyim sağlığı, solunan havanın temizliği, zararlı fazlalıkların atılması, düşünce faaliyetlerinin sağlıklı olması gibi yedi şart ileri sürdü. Bundan başka çevre sağlığı, mesken sağlığı, uyku, beden sağlığı için beden eğitiminin önemi gibi konulara dikkat çekti.
İbni Sina’nın tıbbi tespit ve buluşları ise özetle şunlardı: “Aristo ve Galinos’un aksine kanın gıda taşıyan bir sıvı olduğunu ileri sürdü. Kalbin karıncık, kapakçık sisteminden, küçük ve büyük dolaşımdan bahsetti. Daha önce tanımlanmamış olan enfeksiyonun geniş bir tanımını yaparak Akşemseddin’den önce mikroplar ve mikrobik hastalıklar hakkında bilgi verdi. Suyun arıtılması gerektiği ve bunun yöntemlerinden bahsetti. Akciğer zarı iltihabını benzer hastalıklardan ayıran teşhis yöntemleri buldu. Verem hastalığının bulaşıcı olduğunu tespit etti ve tedavisi için gül şerbeti kullandı. Menenjiti tespit ederek açıkladı. Tıp tarihinde ilk defa olarak bağırsak solucanı “ankilostoma”yı keşfetti. Kanseri teşhis etti ve erken cerrahi müdahaleyle dokunun çıkarılması yoluyla bir tedavi önerdi. Mide ülserinin psikolojik /organik olmak üzere iki ayrı sebepten ortaya çıktığını buldu. Şeker hastalarının idrarında şeker bulunduğundan bahsederek idrar ve gaita tahlillerini yaptıktan sonra teşhis koyan, civa buharını ilaç olarak kullanan ilk tabib oldu.İç hastalıklar ve dış hastalıklardan oluşan felç arasındaki farkı zikretti.Zehirler ile ilgili tasnif yaparak böcek sokmaları hakkında bilgi verdi. Bebek sağlığı ve bakımı ile ilgili önerilerde bulundu. Kendisinin de ölümüne neden olan “kolikleri” safra kesesine, kalın bağırsaklara ve böbrek taşlarına ait olmak üzere türlere ayırdı. Çiçek , kızamık gibi hastalıkları tarif etti.
Hastalıkların teşhisinde nabzın önemi ile elle muayene usulü, İbni Sina tarafından ortaya atıldı. Hastalıkların tedavisinde bilhassa ameliyatta şiddetli ağrıları hafifletmek için afyon, ban otu, sarı sabur ve Hindistan cevizi içerikli bir ilaç geliştirdi ve anestezilerde ilk defa olarak kullandı. Damar içi injeksiyonu buz kesesi ile tedavi, yaraları sıcak ya da alkol tatbiki yapılan sargılarla iyileştirmeye çalıştı. Ruhi hastalıklar hakkında bilgi verdi. Akıl hastalıklarının meşguliyet, şok, telkin, musiki ve ilaçla tedavisini belirterek bugünkü modern psikiyatrinin kurucusu oldu. Bunlardan başka İbni Sina, bugünkü cerrahi aletlere benzer şekilde makas, pensler, neşter ve kafatasını delici bıçaklar, aletler tarif etmişti.
Emre Gül/ Dünya Bülteni/ Tarih Dosyası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder