24 Aralık 2014 Çarşamba

Karındeşen Jack’ın Peşine Sultan II. Abdülhamid de Düşmüş



Karındeşen Jack’ın peşine Sultan II. Abdülhamid de düşmüş

Karındeşen Jack’ın peşine Sultan II. Abdülhamid de düşmüş

Tarihin en meşhur ve gizemli seri katillerinden biri “Karındeşen Jack”ti. Bu özellikleriyle birçok film ve belgesele de konu olan “Karındeşen Jack”, ilk cinayetlerini “Londra”nın doğusundaki “East End” semtinin “Witechapel” mahallesinde işledi.
Aslında burası her türlü kötülüğün kaynaştığı, batakhaneleri, meyhaneleri, hayat kadınları, kavgaları ile ünlü, Alman’ından Rus’una, Fransız’ından Polonya Yahudisi’ne kadar birçok milletin yaşadığı, suç ve cinayetlerin olağan şeyler sayıldığı bir yerdi. Ancak 31 Ağustos 1888 gecesi işlenen cinayet, diğerlerinden farklıydı.
Kurban, “Mary Nicholls” isimli bir kadındı ve boğazı kesildikten sonra hunharca delik deşik edilmişti. “Mary Nicholss”un vahşi bir şekilde öldürülüşü ve katilin geceleyin hiçbir iz bırakmadan sessizce ortadan kayboluşu, çevrede büyük bir paniğe yol açtı. Artık herkesin, her yerde şüpheli insanlar gördüğünü iddia etmeye başladığı bir ortamda benzer bir olayla, 8 Eylül 1888 günü karşılaşıldı. İkinci kurban “Annie Chapman”ın da adeta paramparça bir şekilde bulunuşu, İngiliz kamuoyunda müthiş bir korku ve heyecana sebep oldu. Bir Londra gazetesinin “Kızıl Dehşet” manşetiyle duyurduğu haberlerin ardından; Karındeşen katilin “meşin önlüklü” , “şapkalı”, “uzun paltolu” biri olduğu, elinde “bir çanta” ile dolaştığı, cinayet aletlerini ve kurbanlardan kestiği organlarla uzuvları buna koyduğu, cesetleri hızlı bir şekilde bıçaklarla kesip biçmesinden hareketle uzman bir “cerrah” veya “kasap” olabileceği yolunda iddialar yayıldı.
İngiliz polisi, araştırmasını yoğunlaştırırken halk da gönüllü olarak arama komiteleri oluşturdu. Fakat 30 Eylül 1888’de “Elisabeth Stride”, “Catherine Eddows” ve 9 Kasım 1888’de de “Mary Kelly” adındaki kadınların aynı akıbete uğramaları işleri daha da karıştırdı. Kurbanların ortak noktaları ise “hayat kadını” olmalarıydı. Aynı günlerde polise ve gazetelere “Karındeşen Jack” imzalı mektuplar gelmeye başladı. Mektupları yazan kişi, meydan okuyarak kimseden korkmadığını söylüyor ve cinayetlerle ilgili ayrıntılardan bahsediyordu. Yazıyı tanıyan birinin çıkabileceğinden hareketle, mektupların kopyalarının yayınlanmaya başladığı 1888 yılı sonbaharında, İngiliz gazete ve dergileri, Londralı kadınlara korku dolu haftalar geçirten katile geniş yer ayırıyorlardı. Ünlü İngiliz dergisi “Illustrated London News” 13 Ekim 1888 tarihli sayısında “Karındeşen Jack”i okuyucularına bu resimle tanıtıyordu: Gerçekte ise onu gören yoktu.
Sonraki tarihlerde işlenen çeşitli cinayetler “Karındeşen Jack” e yüklense de Scotland Yard’a ve uzmanlara göre sadece 1888 yılındaki vakalar onun işiydi. Esrarengiz katil, 9 Kasım 1888 “Mary Kelly” cinayetinin ardından adeta sırra kadem bastı. Geride ise hala ilgi çekmeye devam eden “Karındeşen Jack” ismi ve “Catherine Eddows” in cinayet mahallinde bulunan kana bulanmış bir “şal” kaldı. Dosyası 1892’de resmen kapatılan “Karındeşen Jack”ın kimliği konusunda ise çeşitli isimler ortaya atıldı. İlk şüpheliler, East End semtinde yaşayan Rus ve Polonya Yahudilerinden oluşan bir koloni arasında arandı. Bunlardan mezbahalarda çalışan “Schochet” denilen bir grup, hayvanları Yahudi şeriatı kurallarına göre maharetle ve ustaca kesebildikleri için tahkikata tabi tutuldu ancak bir netice çıkmadı. İlerleyen dönemde İngiliz Sarayı Doktoru Sir William Gull’e dayanılarak Karındeşen Jack’in Kral VII. Edward’ın büyük oğlu Clarence Dükü “Prens Albert Victor”, Scotland Yard yöneticilerinden Sir Melwille Machnagten’e dayanılarak “Montague J. Druitt” adlı bir Avukat ve “Ressam Walter Sickert”, İngiliz Başbakanlarından “William Gladstone”, Yazar “Lewis Caroll”, “Charles Cross” adlı bir seyyar satıcı olabileceği iddia edildi.
 
İngiltere Kraliçesi Victoria tarafından da adım adım takip edilen ve kimliği araştırmacılar tarafından hala merak edilen “Jack the Ripper” ismiyle dönemin bazı liderlerine suikast mektupları da yazıldı. Bunlar arasında Rus Çarı III. Aleksandr ve Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamid de vardı. Prof. Dr. İnci Enginün tarafından neşredilen ve o tarihlerde Londra Sefaretinde Başkâtip olarak bulunan Şair Abdülhak Hamid Tarhan’ın hatıratında nakline göre: kağıt üstünde ve farklı bir amaçla da olsa “Sultan II. Abülhamid, Londra’dan “Jack the Ripper” imzalı bir tehdit mektubu aldı ve bu konunun araştırılması için iki yüz elli liralık bir çek göndererek kendisini görevlendirdi. Yine Padişah tarafından ayarlanan bir İngiliz dedektifine müracaat etmesi istenen Abdülhak Hamid Tarhan, Şehbender Emin Efendi’ye birlikte yürüttüğü ve: “Londra’daki Jack the Ripper bizim çarşıdaki Sarı Çizmeli Mehmed Ağa’dan beterdi. Yedi milyona karib nüfusu olan bir şehirde böyle meşhur ve müstekreh bir nam-ı müstearla yazılan suikast mektubunun sahib-i mesül-ü kimdir, nasıl tahkik olunabilir? Her taraftan bu yolda cevaplar almıştık.” Şeklinde aktardığı araştırmaların sonucunu Sultan II. Abülhamid’e bildirdi.
Cinayetleri hala aydınlatılmaya çalışılan “Karındeşen Jack”in kimliğine ilişkin son bilgi ise DNA uzmanı Dr. Jari Louhelainen’den geldi. Kurbanlardan “Catherine Eddows” in cinayet mahallinde bulunan şal üzerinde testler yapan Dr. Jari Louhelainen, önceki gün (7 Eylül 2014) İngiliz Mail on Sunday Gazetesi’nde; seri katilin o dönemde Scotland Yard tarafından sorgulanan şüphelilerden biri olan Polonya Yahudisi Berber “Aaron Kominski” olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığını söyledi.
Emre Gül/ Dünya Bülteni/ Tarih Dosyası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder